Günümüzde her ürünün bir hikayesi ve akıllıca düzenlenmiş bir videosu mevcut. Canlı video yayını ise müşteriler için hakiki güven inşa edecek bir yenilik olabilir.
Buenos Airesli bir tasarım girişimi Kickstarter’da kampanyasını başlattığında, yeni bir şeffaflık test etmeye karar verdi: Canlı yayın sayesinde kendilerini destekleyen herkes, kitap raflarının veya elbise askılarının yapılışını gerçek zamanlı olarak izleyebilecekti.
Sudacas isimli tasarım girişiminin kurucu ortağı Mariquel Waingarten, “Bence canlı video yayını şeffaflığın başlangıç noktası.” diyor. Waingarten markaların sürekli ürünlerini nasıl yetiştirdikleri ve işçilerine nasıl davrandıklarını anlatan benzer hikayelerle sosyal bir etki yaratması üzerine hayrete düşmüş.
“Gittikçe birilerine inanma ihtimali azaldı ve bu tür bir ürünün videosunu izlemek ya da hikayesini okumak ilgi çekici olmaktan çıktı. Ketçapların bile bir hikayesi var. Dolayısıyla bunun üzerine konuştuğumuzda bir hikaye anlatmak istemediğimize, o hikayeyi yaşamanızı istediğimize karar verdik. Çıkarımlarınızı kendiniz yapabilecektiniz.” diyor.
Canlı yayın videoda toz içerisinde, sakin ve çalışan sınıfının bulunduğu yöredeki bir atölye görülüyor. Tasarımcı ve marangoz Alejandro Sticotti ve diğer 15 zanaatkar parçaları el işçiliğiyle tamamlıyor, yerel ahşap kullanıyor ve Japon birleştirme tekniğiyle ürünleri oluşturuyor. Sticotti yaptığı iş için “Yavaş mobilya” tabirini kullanıyor.
Proje iki üründen oluşuyor; farklı alanlara uyarlanabilecek modüler bir kitaplık ve çiviler ve vidalar kullanılmadan birleştirilen bir elbise askılığı. Her ikisi de Arjantin’in sürdürülebilir ormanlarından gelen ahşaptan üretiliyor. Demonte şekilde satılan ve sonradan birleştirilen mobilyaların aksine bu mobilyalar birer hatıra olarak saklanması için üretiliyor.
Mobilyalar sınırlı ahşap tedariği ve atölyenin küçüklüğü sebebiyle az sayıda üretiliyor. Waingarten, “Her şey Alejandro ‘Burası benim atölyem ve üretebileceğim kadarı bu’ deyince başladı. Ardından bu tavır, yapmak istediğimiz işi tanımlar hale geldi. Bu iş çevreye entegre edilerek ve saygı gösterilerek yapılan bir iş.” diyor.
Sticotti, “Aynı kaliteyi koruyarak ancak belirli sayıda şeyler üretebilirsiniz, kalite üzerinde pazarlık yapmak istemiyorum.” diyerek kaliteye verdikleri önemi dile getiriyor.
Başlangıçta Sticotti canlı yayın yapmak istememiş. “Atölyeler her zaman kirli yerlerdir” diyerek bu teklifi reddetmiş. Ancak atölyesini yıllardır ziyaret eden Waingarten, kampanyayı destekleyenlerin mobilyanın nasıl yapıldığını görmek isteyeceğini ve bu deneyimin onları nasıl etkileyeceğini anlatarak onu ikna etmeyi başarmış.
Waingarten, “Bu sayede nesneyle aranızda duygusal bir bağ kuruluyor. Sahip olacağınız bu mobilya kurtulmak isteyeceğiniz bir hikayeye sahip değil. En başından beri bildiğiniz bir hikayesi var.” diyor.
Waingarten’a göre düzenlenmiş bir video kesinlikle aynı etkiyi yaratmayacaktı. “Dünyanın şeffaflığa ihtiyacı var ve işin daha da içine girmek istiyor. Bir şirketin bana işlerini nasıl yaptığını anlatması yetmiyor. İnanmak için görmem gerekiyor. Bana gerçeği göstermelisiniz, satın almaya ikna etmek için ürettiğiniz süslemeleri değil.” diyor.
Kickstarter’daki kampanyada deneyimlenen bu canlı yayın özelliği başka kampanyalarda da kullanılabilir. Kickstarter iletişim yöneticisi Justin Kazmark, “Kickstarter deneyiminin büyük çoğunluğu her zaman yaratıcılarla hedef kitlenin arasındaki mesafeyi kısaltacak nitelikte olmuştur. Kickstarter’da bir projeyi desteklemek için gerekli değerlerden biri de yaratım sürecini gözlemleyebileceğiniz sahne arkasına ulaşabilmenizdir. Pek çok yaygın tüketici kültüründe eksik olan ‘kaynak’ duygusudur.” diyor.
Bu fikir elbette beraberinde soruları da getiriyor. Sıradan bir fabrikada “ter atölyelerinde” tişört diken işçileri gördüğünüzde yine de o ürünleri satın alır mıydınız? Halka canlı yayın yapmak fabrikaların yönetim biçimini etkiler miydi? İnsanlar bunun gibi zanaat örneklerini eşzamanlı izleyebilse, seri üretim ürünleri almaya daha az mı yönelirlerdi?
Tüketicilerin neden az para karşılığında çok çalıştırılan işçilerin olduğu “ter atölyeleri” markalarından alışveriş yapmaya meyilli olduğunu araştıran Georgetown Üniversitesi’nden Prof. Neeru Paharia, “Bence tedarik zinciri o kadar anlaşılmaz ki tüketiciler üretimin nasıl yapıldığını kolaylıkla görmezden gelebiliyor. Ancak bu şeffaflık gerçekten faydalı olabilir.” diyerek canlı yayın gibi yöntemler ile çalışma şartlarının da iyileştirilebileceğini dile getirdi.