2016’da Dilimizden Düşürmemiz Gereken 5 Konu

Wired yazarı Jessi Hempel’ın teknoloji konferanslarında oynamayı çok sevdiği bir içki oyunu var. Biri her ‘tek boynuzlu at’ dediğinde bira veya kahvenizden bir yudum alıyorsunuz. Yarım saat içerisinde içeceğinizden nefret edeceğinize emin olabilirsiniz. Tabii tek boynuzlu at, 2015 yılı boyunca yararlı olan terimlerden biriydi, ancak fazla kullanım sebebiyle anlamını tamamen yitirme noktasına geldi. Trend fikirler çok çabuk klişe haline geliyor. Anlattıkları şeyi aydınlatmak yerine gerçekleri örtbas edip tembel düşünmemize sebep oluyorlar. O yüzden lütfen 2016 yılında şu konularda konuşmaktan vazgeçelim:

Tek boynuzlu at (Unicorn): Cowboy Ventures kurucusu Aileen Lee’ye bu terimi ortaya attığı için şapka çıkartıyoruz. Tek boynuzlu at, milyar dolar veya üstünde değeri olan şirketleri tanımlamak için kullanılıyor Şu anda söz gelimi  ‘nadir’ olması gereken bu tür şirketlerden yaklaşık 124 tane bulunuyor. 2009 yılında ise bu rakam sadece 4’tü. Sayı giderek artarken kelime maalesef orijinal anlamından (vahşi yaşamda görünmeyen, hayali yaratıklar) çıkmış görünüyor.

Paylaşım ekonomisi (The sharing economy): Arkadaşlar, kimse hiçbir şeyi paylaşmıyor. Eş düzey pazarların yıldızları Airbnb ve Uber gibi firmaların parlamasına yol açan bu terim maalesef artık yararlı değil. Peki, bu yeni iş modellerine bundan böyle ne demek gerekiyor? On demand (talep üzerine) hizmetler diyebiliriz mesela; zira insanların diledikleri hizmete diledikleri zaman diliminde ulaşmalarını sağlıyorlar. Kapitalizmden başka her düzende olduğu gibi herhangi bir hile olmadan müşteri ve çalışan arasında arz-talep yaklaşımı oluşturulmasına yardımcı oluyor, hepsi bu.

“Akıllı” şeyler (“Smart” anything): Birileri, bir cihazın internet yardımıyla çalıştığında ‘akıllı’ hale geldiğine karar verdi, biz de buna inandık. Akıllı evler. Akıllı arabalar. Akıllı saatler. Akıllı telefonlar… Ancak zamanla öğrenmiş olduğumuz gibi, teknolojiyi dahil etmek, hiçbir şeyi anında daha akıllı hale getirmiyor. Aslına bakılırsa teknoloji pek çok şeyi aptalca kılıyor diyebiliriz. Neden mi? Yanıp söndüğü, titrediği veya öttüğü zamanlarda hayat akışınızı bozan akıllı telefonlar belki de elimizdeki en aptal cihazlar, ne dersiniz? Cihazları internetle donatmak onlara gerçekten de bir noktada hem yararlı, hem de akıllı olma fırsatı veriyor. Lakin bunu gerçekten başarabilecek tek şey, iyi bir tasarım.

Giyilebilir teknoloji (Wearables): Bu garip terim; spor takipçileri, saatler ve Google Glass gibi interneti vücudunuza dahil edecek şekilde tasarlanmış cihazlar için türetilmişti. Ancak bu terimin emekliye ayrılma vakti geldi de geçiyor bile. Giyilebilir teknoloji, önümüzdeki yıl itibariyle yavaş yavaş yok olmaya başlayacak. Çünkü cihazlar daha az göze çarpar hal gelirken etkileşimlerinde daha az talepkar olmaları ve vücudumuz ile ilgili bize daha çok veri sunmaları mümkün olacak. O yüzden gelin, kelimeyi de yavaş yavaş yok edelim.  Zaten teknoloji dünyası dışında bu terimi gerçekten kullanan birileri oldu mu?

Marissa Mayer: Yahoo’nun her şeyi değiştirme planı vardı ancak Alibaba’daki hissesi yüzünden bu planlar bir yıldan daha fazla zaman alacak gibi görünüyor. Ancak bu durum aktivist hissedarların Mayer’in ekarte edilmesini istemelerini veya medyanın Mayer’in kaderi üzerine oynamasını durdurmadı. 90’ların sonuna doğru webe hükmeden Yahoo için Silikon Vadisi’nde nostaljik bir empati olabilir, ancak bugün baktığınızda firma, çok uzun bir zamandır ortaya hatrı sayılır işler koymuş değil. CEO’su şirketin parlak günlerini geri getiremeyebilir, ancak yine de yaşamını sürdürebilmek adına yatırımcılar açısından doğru işler yapabilir.

Balon (The Bubble): Ortada bir balon olabilir de olmayabilir de. Şayet böyle bir balon varsa muhtemelen tek boynuzlu at (unicorn) olarak tabir edilen yatırımları milyar dolarlık değerlere kavuşturan son tur yatırımlarda vardır. Fed faiz oranlarındaki yükselme, yatırım fonları ve koruma fonlarının desteklediği yatırımların geri çekilmesine sebep olursa, bu değerlemelerin çoğu hızlı bir düşüşe geçebilir. Ancak bu senaryo gerçekleşene kadar kimsenin kesin konuşması mümkün değil. Bu arada ortada bir balon var mı yok mu söylentileri günümüzdeki durumun bu yüzyılın başında yaşanan dotcom kriziyle karşılaştırılmasına da sebep oluyor. Yalnız köprünün altından çok suların aktığını hatırlatmakta fayda var.

Etiketler