
WiFi’a ve büyük miktarda veri iletimine olan talep, var olan teknolojiler üzerinde sıkıntı yaratıyor. Mobil cihazların üstel (exponential) hızda büyümesi ile 2019’a doğru on milyar mobil cihazdan fazlasının her ay 35 kentilyon (1018) bayt bilgi transfer etmesi bekleniyor, ve bu, sadece mobil cihazlar için geçerli. Bunun içine geleneksel bilgisayarları, büyük veri sunucularını ve Internet-of-Things cihazlarını da kattığınızı bir düşünsenize?
Bilim adamları ise, veri transfer etmenin WiFi’dan 100 kat daha hızlı olan yeni bir metodunu keşfetti. Bu yöntem, yalnızca ışığa ihtiyaç duyuyor.
LiFi, Görünür Işık İletişimi adı altında bir kategori; çıplak gözle görülemeyen hızda veri alışverişi yapabilen LED ışık anlamına geliyor. Aslına bakarsanız yüksek teknoloji morse kodunu andırıyor. Dahası, bilim adamları, bir laboratuvarda, saniyede 225 gigabayta kadar bilgi alışverişi yapılabileceğini sergiledi; bu, saniyede 1.5 GB büyüklüğünde 18 film indirmekle eşdeğer. Bir ofis ortamında ise ortalama bir WiFi’ın 100 katı hıza ulaşabildiler.
LED ışık o kadar az enerjiye ihtiyaç duyuyor ki, standart bir eternet kablosu ile beslenebilir. Mucit Harald Hass, bu akıllı ışıkların solar hücreli şarj bataryaları ile de çalışabileceğini belirtti. Buna ek olarak LiFi, WiFi’ın yaptığı gibi elektromanyetik engel yaratmıyor. Bu da sağlık kuruluşları gibi hassas lokasyonlarda önemli uygulamaların rahatlıkla barınabileceği anlamına geliyor.
Tabii ki tüm bu güzelliklerin dezavantajları da yok değil. Fazlasıyla parlak gün ışığında, alıcılar sinyal alamayabilir. Buna ek olarak LiFi sinyalleri, WiFi’ın aksine duvarları aşamazlar. Tabii bu sınırlandırmalar akıllı mimari gibi teknolojilerle aşılabilir; mesela ışığın kullanıcıyı uzay etrafında takip ettiği bir teknoloji geliştirilebilir. Algoritmalar, ışığımızı ve dataya olan erişimimizi giderek daha fazla belirliyor olacak.
Aslına bakarsanız, LiFi’ın duvarları aşamaması aslında veri transferini daha güvenli kılıyor; zira kullanıcılar dataya erişebilmek için fiziksel olarak o mekanda olmak durumunda kalacaklar.
Buna ek olarak LiFi, kullanıcıların istediği yerlere kurulabilir. Bunun için yalnızca ışık kaynağı yeterli. Otobüs durakları, tren istasyonları, trafik ışıkları ya da turist danışma merkezleri olsun; bunların hepsi hem ışık, hem de veri aktarımı sağlayabilir.
IoT cihaz pazarı giderek büyürken ve sensörler gitgide daha fazla cihaza eklenirken, daha hızlı ve daha büyük miktarda data iletimine ihtiyaç duyacağımız kesin. Var olan altyapımız ise en basit haliyle bu yolla transfer edilebilecek verinin büyüklüğünü kaldırabilecek kapasitede değil.
Büyük verinin ve nesnelerin internetinin büyümesini istiyorsak, tek yol LiFi olabilir. Zira var olan LED ampul teknolojisinin yalnızca ek olarak küçük bir mikroçipe ihtiyacı olacak… Böylece her ampul, bir LiFi vericisine dönüşebilir ve nihayetinde yeryüzünde bulunan 14 milyardan fazla ampul, 14 milyardan fazla LiFi vericisi haline gelebilir.
pureLiFi isimli şirket, saniyede 11.5 MB kapasiteli, plug-and-play (tak-ve-oynat) özellikli bir LiFi sistemini çoktan piyasaya sürdü bile. Dünyada şu an birçok proje; ofis binalarında ve hastanelerde test ediliyor.
IoT pazarına, dataya ve mobile olan iştahımız giderek artıyor. Bu nedenle daha fazla datayı daha hızlı bir şekilde transfer etmenin yollarını aramak durumundayız. Bu teknolojiler, yalnızca onları bağlayan ağlar kadar iyi olabilirler. Bu nedenle LiFi teknolojisinin veya bir benzerinin, mükemmelleştirildiği anda büyük talep göreceği aşikar.