Yaratıcı Çalışanlar İçin Düzeni Sağlamanın 3 Yolu

Sanat aceleye gelmeyebilir ancak en yaratıcı işlerin bile pazar söz konusu olduğunda uyması gereken zaman sınırları vardır.

Birkaç hafta önce müzisyen Lauryn Hill Atlanta’daki bir konserine 2 saat geç çıktı ve fanlarını hayal kırıklığına uğrattı. Aslında sahneye geç çıkma ve hatta zaman zaman çıkmamasıyla ünlü şarkıcı daha sonra Facebook’ta neden geç kaldığıyla ilgili bir açıklama yaptı. Sebebin, umursamazlığı olmadığını dile getirdi. Yaptığı açıklama şöyleydi:

“Yaratıcı süreç kolayca sınıflandırılamaz veya sınırlandırılamaz. Kendimi mümkün olduğu kadar gerçek bir şekilde ifade etmek için açık, dinlenmiş, hassas ve özgür olduğumda elimden geleni yapıyorum.” dedi.

Lakin Atlanta’daki konser sıkı gürültü politikası sebebiyle gece 23.00’te ses sisteminin kapatılmasıyla felakete dönüştü.

Hevesleri burnundan gelen pek çok fan ise yaşananlar dolayısıyla paralarını geri istedi. Birisi “Ne kadar da saçma. Fanların paralarını ve zamanlarını konser için ayarladı. Buna uyum sağlamak zorundasın” yazdı.

Evet, sanat aceleye getirilmez denilir. Ancak ya yeteneğiniz için para ödeyen insanlar bu yaratıcı çabalara sizin zanaatınıza yaklaştığınızdan daha az esneklik gösterirse? İşte yaratıcı işler içinde olan insanların düzenlerini sağlamaları için faydalı 3 kural:

  1. Teslim Tarihini Küçümsemeyin

Ticari alanda uygulanabilir yaratıcı işlere gelindiğinde mutlaka bir teslim tarihi söz konusu olacaktır. İster bir reklam ajansı için serbest çalışan bir metin yazarı, isterseniz büyük bir tasarım ekibinin parçası olun, işiniz teslim tarihleri içinde yaşar ve ölür.

Sanatçılar geç kalmalarıyla ünlüdür ve bu durum yaratıcı kişiler için doğal olabilir. Ancak işe karşılık para ödeyenler için yaratıcılıkta geçerli olan normlar teslim söz konusu olduğunda geçerli olmayacaktır. Nihayetinde bu işi yapmanız için size para ödeniyor ve muhtemelen işin değerini belirleyen bir zaman sınırlaması mevcut. Sizin göreviniz sadece işi yapmak değil, bir daha iş yapabilmek için teslim tarihine uyarak yapmak olacaktır.

  1. Süreçleri Açıklamayın

Sanatçılar genelde haklı olarak yanlış anlaşılmış hissedebilir. Kendilerini yaratıcı olarak görmeyenler için ise bu davranışları tembellik olarak algılamak çok normaldir.

Yaratıcı tipler sıkı çalışmaya meyilli olsa da genelde ayrı telden çalarlar ve aslında onları da bu yüzden severiz. Ancak yaratıcı işleri satın alan ve siparişini veren kişiler için yaratıcı süreç ikincildir- genellikle anlaşılmak bile istenmez. Sadece sonuç önemlidir.

Bu sebeple profesyonel bir şekilde yaratıcı işler yapmak istiyorsanız hem bir sanatçı hem de bir girişimci gibi düşünmeniz gerekmektedir. Atlanta’daki konser örneğinde olduğu gibi sanatçılar da sevenlerini mutlu etmek için iş adamı gibi düşünmelidir.

İşi nasıl yaptığınız size kalmış bir şeydir ancak müşterinin zamanını, -sormadıkları takdirde- arkasındaki zekayı açıklamak için harcamayın. Süreç için değil ürün için para ödediklerini unutmayın.

  1. İş Yaptığınızı Sakın Unutmayın

Lewis Hyde “Armağan” isimli kitabında sanatın iki ekonomide yaşadığını dile getirir: Armağan ekonomisi ve pazar ekonomisi. Armağan ekonomisinde sanatçı para için sanat yapmaz, tek amacı dünyayla kendisine verilen “armağan”ı yani yeteneğini paylaşmaktır. Pazar ekonomisinde ise ürünler ekonomik büyüme için bir araç görevi görmektedir.

Modern çağ öncesindeki toplumlarda sanatçıları desteklemek toplumun sorumluluğuydu. Ancak günümüzde sanatçılar nasıl para kazanmaktadır? Hyde, aç kalmak istemiyorsanız şu 3 kurala uymalısınız diyor:

  1. Faturaları ödeyecek varlıklı bir destekçi bulun. (Günümüzde pek mümkün değil)
  2. Günlük işinizden istifa etmeyin. (Oldukça pratik bir karar)
  3. Sanatınızı pazara satın. (Ve bu kararın getirdiği sorumluluklar ve baskıyla başa çıkın)

Lauryn Hill’in 3.’yü seçtiği aşikar. Bu durumda işiniz pazar ekonomisine girer ancak aynı zamanda da armağan ekonomisinin bir parçası olmaya devam eder. Hill, hem bu kararı vermiş hem de sınırlarına uymakta zorluk çeken tek sanatçı değil. Ve hem sanatçı hem de dinleyici olmaya çalışmanın kafa karıştırıcı olduğunu düşünmekte haklı. Peki, bir taraftan sınırlandırılmazken diğer taraftan da belirli sınırlara uymak nasıl mümkün olabilir?

Eğer yaratıcı işler yapmaya can atıyor ve bundan para kazanmak istiyorsanız, insanların beklentilerine göre hareket etmeyi de öğrenmek zorundasınız. Kendinizi ciddiye almada aşırıya kaçmadan müşterilerinizi ciddiye almalı, dikkatli davranmalı, işi zamanında teslim etmeli ve olabildiğince az bahaneler sunmalısınız.

İş süreçleriyle ilgili konuları arkadaşlarınızla konuşun, fanlarınızla değil. Daha da genelleme yaparsak, müşteriler sizi anlamak istemez veya buna gerek yoktur. Tek istedikleri ve ihtiyaç duydukları şey işinizdir. Diğer bir deyişle parasını öder ve sonuçtan memnun olmak ister.

Yaratıcı işlerin ticari kaygılara karşı bağışıklığının olduğu hissine kapılmayın. Pazara girdiğinizde sürekli karşınıza çıkacağı gibi kesinlikle durum böyle değildir. İşiniz için size para ödenmeye başladığında, yeni bir ekonomiye giriyorsunuz ve gereken sorumlulukları yerine getirmek durumunda kalacaksınız demektir. Hem dünya için birer “armağan” olan hem de pazarda ödüllendirilecek işler yapmanız gerekecektir.

Sanat aceleye getirilmez derler ama elbette getirilir. Aslında sanat yapabilmenin tek yolu budur.

Etiketler