Benedict Evans’tan Mobilin Geleceği ile İlgili 16 Tahmin – Birinci Bölüm

iPhone piyasaya sürüleli ve akıllı telefon devrimi başlayalı tam 9 yıl oldu. Apple, Google ve Facebook da dahil olmak üzere çoğu dijital platformun gelişim aşaması sona ermiş görünüyor. Mobilin, teknoloji ve internetin geleceği olduğu ise net bir şekilde ortada. Buna rağmen sektör içerisinde çözümden uzak sorunlar yok değil.

Bu yazıda Benedict Evans, günümüz neslinin ele alması gerektiğini düşündüğü 16 konuya değinerek her biri için kilit sorunların üzerinde duruyor:

Mobil, teknolojinin yeni ekosistemi haline geliyor.

Her yeni nesil teknoloji, dolayısıyla da her yeni nesil ekosistem, kendi ölçeğini belirliyor. Bu ölçek, hem donanımda, hem yazılımda inovasyonun ve yatırımın merkezini oluşturuyor. Halihazırdaki mobil ekosistem, PC sektörünün belki de 10 katı büyüklüğünde bir ölçeğe doğru yol alıyor. Mobil, sadece bir sonraki ‘büyük olay’ olmayacak, aynı zamanda teknolojinin yeni çekim merkezini oluşturan bir jenerasyon yaratacak. Geriye kalan neredeyse her şey ise onun etrafında dönecek.

İnternet = Mobil

Artık ‘mobil’ internet ve ‘masaüstü’ internet gibi kavramları kullanmaktan vazgeçmeliyiz, zira kulağa siyah-beyaz televizyon ile renkli televizyon ayrımı kadar absürt geliyor. ‘Mobil’in aslında sadece hareket halindeyken kullanılan, sınırlı cihazlar anlamına geldiğine dair, tuşlu telefon devrinden kalma kalıplaşmış bir önyargımız var. Halbuki akıllı telefonlar, çoğu zaman bir laptopun başında otururken kullanılıyor. Diğer bir deyişle gerçek anlamda ‘mobil’ anlarda değil. Kapasiteleri ise PC’ye oranla çok daha komplike platformlar yaratmak üzere tasarlanmış. Aslında baktığınız zaman internetin kısıtlı versiyonuna sahip olan limitli taraf, PC oluyor.

Nasıl ki mobil, küçük ekrandan ibaret değilse, PC’ler de klavyeden ibaret değil. Mobil, yeni bir ekosistem yaratmakta ve bu ekosistem, PC’leri yutacak gibi görünüyor.

‘Mobil’ dediğimiz zaman aslında mobil demek istemiyoruz, tıpkı PC dediğimiz zaman ‘personal computer’ (kişisel bilgisayar) demek istemediğimiz gibi. Mobil; ekran boyutu, klavye, lokasyon ya da kullanımdan bağımsız bir kavram. ARM, iOS ve Android’in ekosistemi, ‘Wintel’in on katı büyüklüğünde yeni bir çekim merkezi oluşturacak. Bu da mobil cihazların, PC’lerin kullanım alanlarını giderek ele geçireceği, daha büyük ekranlara ve klavyelere sahip olacakları ve çok daha güçlü bir yazılıma ihtiyaç duyacakları anlamına geliyor.

Üretkenliğin geleceği

Gerçekten çalışabilmek için her daim bir mouse’a, klavyeye, Excel’e ve Powerpoint’a ihtiyaç duyacağınızı mı düşünüyorsunuz? Büyük bir ihtimalle yanılıyorsunuz. Her ne kadar bu araç gereçler 10 milyonlarca kullanıcı için demirbaş niteliğini koruyacak olsa da, daha geniş kitleleri etkilemeyecek gibi görünüyor, zira üretkenlik her zaman olduğu gibi yine radikal bir değişim ile karşı karşıya. Bazıları için büyük ekranlar ve klavyeler devamlılığını koruyacak, ancak yine de bu araçların yazılımı kökten değişecek gibi görünüyor. Cloud’a ve mobil cihazlara taşınacak olan bu demirbaşlar, zamanla yeniden şekillenecek. Bu noktadaki asıl soru ise şu; klavyede yazmak, sunumlar hazırlamak gerçekten de sizin işiniz mi yoksa sadece bir işi bitirebilmek için kullandığınız araçlar mı? Asıl önemli olan şirketin bağlayıcı ağları. Bu da farklı yollarla yapılabilir.

Microsoft’un teslimiyeti

Microsoft, yeni platformlara geçiş trenini kaçırmış gibi görünüyor. X-box’un havası çabuk söndü, Windows Mobile yaşam destek ünitesine bağlı, Windows 10 ise bu değişimde bir fark yaratamayacak gibi. Satya Nadella, ‘Windows Her Yerde’ stratejilerini ve evrensel bir platform olma çabalarını çoktan geride bırakmış olduklarını da itiraf etmiş bulunuyor. Bu, tabii ki de Microsoft’un öldüğü anlamına gelmiyor, ancak elindeki nakdi ve pazardaki yerini etkin yapılar kurabilmek adına kullanmanın yeni yöntemlerini bulması gerektiği de apaçık ortada.

Hem Apple, Hem Google kazandı. Ama ortalık hala karışık.

İçinde bulunduğumuz mobil jenerasyonun en ilginç yanı, iki tane kazananın olması: Google ve Apple. Geleneksel olarak baktığınızda daha güçlü ve büyük olan, ekosistemin kazananı olur ve geriye kalan her şeyi kendi yörüngesine doğru çeker. Ancak Apple’ın ekosistemi, yaklaşık 800 milyon aktif kullanıcıya sahip, ki bu rakam, bir önceki nesle göre çok daha yüksek. Apple aynı zamanda mobil browsing datasının da yarısına sahip ve uygulama mağazaları cirosunun üçte ikisini elinde tutuyor. Android’in her ne kadar daha çok kullanıcısı olsa da, Apple’ın ‘en iyi’ kullanıcılara (geliştiriciler perspektifinden) sahip olduğu aşikar.

Arama ve keşfetme

İnternet, duyduğunuz her şeye sahip olma fırsatı sunarken aynı zamanda her şeyden haberdar olmanızı imkansız hale getiriyor. Herkesin sesini duyurabiliyorken, insanlar sizi nasıl duyacak? Browsing ile başladık; ancak internetin gücüyle boy ölçüşemedi. Sonra aramaya geçtik, burada da zaten bilmek istediklerimiz ile karşılaştık. Asıl önemli olan sorular ise şunlar: Asıl trafik kimde ve nereye yönleniyor? Nasıl kullanıcı elde edeceğiz? Yapay zeka ve diğer platformlar bunun neresinde?

Uygulamalar ve Web

Teknoloji sektöründe akıllı telefon uygulamaları ve web ile ilgili çekici bir muhabbet dönüyor: Yetkinlikleri neler? Keşfetme olayı nasıl işliyor? Karşılıklı etkileşimleri nasıl? Ancak marka, yazılımcı ve yayıncılar için tek bir sorunun önemi var: Uygulama mı, web sitesi mi? Sorunun cevabı ise çok basit ve çok daha az teknik: Kullanıcılar, simgenizi (icon) ekranlarında görmek istiyor mu?

MobildenAldim

Etiketler