
Commencis Yönetim Kurulu Başkanı Fatih İşbecer ve Dell EMC Türkiye Genel Müdürü Sinan Dumlu’nun konuşmacı olarak katıldığı, moderasyonunu DigitalTalks’un kurucusu Ozan Tatar’ın gerçekleştirdiği, “Dijitalleşmenin Dünü, Bugünü & Yarını” başlıklı Albaraka Türk Dijital Kültür Sohbetleri 23 Ocak Çarşamba günü Albaraka Türk Genel Müdürlüğü konferans salonunda gerçekleşti.
DigitalTalks olarak iletişim partneri olduğumuz bu sohbetteki değerli paylaşımlardan kimi bölümleri sizlere aktarmak istiyoruz:
Fatih İşbecer:
- Dijitalleşme sürekli kullanılan bir kavram artık. Patlayışı 70’lerin sonu 80’lerin başına denk geliyor. Televizyon, telefon gibi yeniliklerle insanların tüketim alışkanlığı radikal şekilde değişti. Bununla beraber ilerleyen yıllarda mobil cihazların gelişimi hızlandı, veri kapasitesi arttı ve insanlar her an, her yerde tüketici haline geldi.
- Kurumlar için de bu hızın gerisinde kalmak sıkıntı yaratmaya başladı. Daha hızlı hizmet sağlayıcılar diğer firmaları terletmeye başladı. Ben hala teknik olarak çok ileri olduğumuzu düşünmüyorum. Örneğin telefonlar her yerde çekmiyor, şarjının tüm gün dayanması için “powerbank” gerekiyor.
- Çok uzun zaman olmuş gibi geliyor ama mobil bankacılığın Türkiye’de kullanılmaya başlanması 2006-2007. Şu anda kimi bankalarda mobil bankacılığın tüm işlemlerindeki payı %50’yi geçmiş durumda. Dijitalleşme mücadele edilemeyecek kadar hızlı geliyor, akıntıyla ilerleyebilenler kazançlı çıkacak, diğerlerinin işinin zor olduğunu düşünüyorum.
Sinan Dumlu:
- İnsanlar daha neremizi dijitalleştireceksiniz diyor. Biz aslında isim verip farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Geçmiş döneme bilgisayarlaşma diyoruz. Bu dönemde paket programlar vardı. Ofis otomasyonu yazılımları gibi. Bilgisayarlaşma döneminin özelliği paket yazılım kullanmaktı.
- Bu süreçte herkes bilgisayarlaştı. Artık temel süreçler zaten temel yazılımlarla ve bilgisayarlarla destekleniyor.
- Şimdi yaratıcı bir fikirlerin bulunması lazım. Bunun için de özel yazılımlar gerekiyor. Biz bu özel yazılımların çalışacağı altyapıyı sağlıyoruz. Bu altyapı tek tek şirketlerin üretmesi kolay değil.
- Konuşulan pek çok konu var: Mobilite, nesnelerin interneti (IoT), yapay zeka… Bunlar hep birlikte olduğunda bir anlam ifade ediyor. Bazı teknolojilerin etkisini çok hızlı görüyoruz, ama nereye varacağını gözümüzde canlandıramıyoruz. Nesnelerin internetinin bulut bilişimle merkeze gönderilip, büyük veri analizi yapılıp, makine öğrenmesinin sağlanması, sensörlerle çalıştırılması lazım. Hiçbiri tek başına bir işe yaramaz; ancak hepsi bir araya geldiğinde anlamlı bir şey oluşur.
Fatih İşbecer:
- Bence en büyük yıkıcı etkiyi üç boyutlu yazıcılarla göreceğiz. İnsan gücü yerini yazıcılara bırakacak, zaten bunları görmeye başladık bile. Bizim gibi orta teknoloji düzeyindeki ülkeler için en büyük risk üç boyutlu yazıcılarda… Mesela şu an arabalar için yedek parçalar basıyorlar. Bursa’da yedek parça üreten fabrikalar ilerleyen dönemde ne yapacak?
- Yapay zeka da çok heyecan yaratıyor. Bu yapay zekanın 3. dalgası. 50’lerde, 80’lerdeki bilgi işlem gücü ve buna erişilebilirlikle şu an arasında büyük fark var. Dünyanın farklı yerlerindeki girişimciler artık teknik olarak aynı altyapıyı kullanabiliyor: Veri alınıyor, buluta atılıyor, burada işleniyor ve siz de kendi işinize konsantre olabiliyorsunuz.
- Bankacılık konusunda ise farklı startuplar sadece yazılım gücüyle bankaların karlı departmanlarına saldırabiliyor. Regülasyonun kuvvetli olduğu bizim gibi ülkelerde bunun etkileri daha yavaş görülecektir ama ABD ve İngiltere gibi açık bankacılığın hakim olduğu yerlerde etkilerini şu an daha net görüyoruz.
Sinan Dumlu:
- Peki bu gelişmelerin sonunda nereye varacağız? 2030 değerlendirme için güzel bir tarih. 2030 ile ilgili Dell EMC olarak bir araştırma yaptık global ölçekte. Üst düzey yöneticilerin görüşlerini aldık.
- Şunu söyleyebilirim bu dijital dönüşümün nereye ulaşacağı konusunda herkeste bir kafa karışıklığı var. Tam olarak nereye varacağından kimse emin değil. Sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da kafalar karışık. Ne yapacağımız, ne yapmamız gerektiği, neden istediğimiz hızda sonuç alamadığımız hakkında sorular var.
- Bu sadece teknolojik bir değişiklik değil, aynı zamanda bir kültür değişikliği. Temeli de yaratıcı fikir. Yaratıcı fikirler üretebilmek için şirketin içinde bir kültürel ortam lazım.
- Peki bu kültürel değişikliğin ana faktörleri neler? Yoğunluk ve süreklilik. Burada önemli olan yoğunluk değil, sürekliliktir. Yoğunluk tabii ki önemli, minimum bir yoğunluk olmalı ama süreklilik daha önemli. Her hafta her ay düşünüp bu yönde adımlar atmak gerek.
- Bu işin ciddiye alınması lazım, sonunda birtakım şirketler ortadan kalkacak. Dönüşümlerin sonunda neler olabilir? Birincisi, vatandaşlık maaşı gündemde… Robotlar çalıştığı ülkenin asgari ücretini bilemez. Türkiye’nin en büyük gücü işlerin düşük insan gücü maliyetiyle yapılabilmesiydi. Ama üç boyutlu yazıcı devreye girdiğinde neden Türkiye’de üretim yapılsın ki? Gidip ilgili ülkede üretilir. İkincisi, insan neden makineye kaybediyor diye soruluyor. Makinenin asıl gücü zeka değil, işlem gücü. Aynı işi daha kısa zamanda daha etkili yapabilme gücü.
- Bu dönüşümlerin sosyolojik sorunlarını da biz mühendisler çözmek zorunda değiliz.
Fatih İşbecer:
- Şimdi tüm iş kollarını bilgi sistemleri taşımaya başladı ve bu sürekli değişen bir zemin. Bu nedenle iş zemini değişiyor: Veri tabanları, güvenlik sistemleri, depolama, yazılım güncellemeleri… Bu iş çok girift hale gelmeye başladı. Artık bir alanda faaliyet göstermek için alandaki belli teknik gelişmelerden haberdar olmanız lazım. Örneğin, finans tamamen dijital ortama aktarılmış durumda. Teknolojik konularla ilgisi olmayacak kişilerin bile bu konularla ilgili ve bilgili olması gerekiyor. İletişim sistemleri ve medya gibi birçok alan değişiyor. Okuyup çalışıp bir alanda iş yapabilir haline geldiğinizde o alan değişmiş oluyor. Yapılan işlerin beş sene sonra ne durumda olacağı da kafalarda soru işareti yaratıyor ve kişiler pozisyonunu bunlara göre almalı.
Sinan Dumlu:
- Günümüzde herhangi bir fikrin yazılım olmadan hayata geçmesi mümkün değil. Yazılıma oturmayan bir sürecin hayata geçirilmesi de mümkün değil. İnsanlar artık diyor ki zaten her işin içinde bilgisayar var, neden bilgisayar mühendisliği okuyayım ki? Bu akademik alanda süren bir tartışma.
- Örneğin blockchain, altı üstü bir veri tabanı ancak yaratıcı bir fikirle bu veri tabanı şimdiki gibi bir şeye dönüşebiliyor. Bankanın en büyük fonksiyonu güven ve onay mekanizması. Blockchain ile bu onaylama mekanizmasının kısa devre edilebileceği fark edildi… Bir veri tabanı olarak görülen teknoloji, yaratıcı fikirlerle bir iş modeline dönüşebiliyor. Peki kopyalanmaması nasıl sağlanacak? Patent konusu da karışık bir konu. Kopyalamayı engellemek için çok hızlı bir şekilde veriyi toplayıp, veriyi ve donanımı çok hızlı bir şekilde güncellemeniz, iyileştirmeniz lazım ve bunu sürekli yapmanız gerekli.