
Dün gece bir Twitter hesabı dikkatimi çekti. Adı DiasporaTürk. Hesabın açıklamasında; “Türkiye’nin yurt dışında yaşayan vatandaşlarına ait tarihi fotoğraflar, yayınlar.” yazıyor. Dün gece 2017 yılında attıkları tüm tweetleri okudum bir çırpıda. Kimi zaman güldüm, kimi zaman hüzünlendim.
Sabah ilk işim DiasporaTürk hesabına Twitter üzerinden mesaj atmak oldu. Kendilerinden gelen bilgiyi paylaşmak istiyorum:
“Ozan Bey merhaba, ilginize çok teşekkürler. DiasporaTürk’ün çalışmaları yurtiçi ve yurtdışından gönüllülerin destekleriyle gerçekleşiyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde yaşayan gurbetçilerin gönderdiği fotoğraf, anı, öykü, anekdot ve hikayeler burada paylaşılıyor. 2016’da Göçüp Kalanlar isimli bir de kitap çıkardık. İçerisinde uluslararası fotoğrafçıların çektiği 61 göç fotoğrafı ve 61 yazar tarafından kaleme alınan hikaye ve yorumlar var. Kitap sosyal sorumluluk projesi olarak yapıldı ve ilk baskının tamamı takipçilere, gurbetçilere hediye edildi. Çalışmaların editörlüğü Gökhan Duman tarafından yürütülüyor.”
Aldığım bilgiye göre kitabın ilk baskısı tükenmiş. İkinci baskı için çalışmalar yürütülüyormuş. Umarım en kısa zamanda ikinci baskıyı raflarda görürüz. (Bu linkten Meriç Çağlar’ın Gökhan Duman ile yaptığı röportaja da ulaşabilirsiniz.)
Bu hesabı sizlerle paylaşmak istedim çünkü;
İnsana dair içten paylaşımların her zaman ilham verici ve öğretici olduğunu düşünüyorum. Toplumsal ve tarihsel gelişim serüvenlerini okumanın günümüzü ve geleceği kavrayabilmek adına önemli bir işlevi olduğuna inanıyorum. Son olarak, mikro konularda işini hakkını vererek yapan insanlar dünyamızı daha yaşanır kılıyor. Bize gelecek için umut veriyor. Eğer uğraştığınız mikro düzeyde bir çabanız yoksa neden şimdi başlamıyorsunuz? (Ufak bir not: DigitalTalks olarak biz de 3 yıldır yaptıklarımızı bu çerçevede görüyoruz. Motivasyonumuzu, bu inancımızdan alıyoruz.)
Şimdi DiasporaTürk’ten biraz paylaşım zamanı:
“40 yıldır sadece 87’de babam izin alamadı diye gidemedik memlekete. Gittiğimiz 39 yılı unuttuk ama o 1987’yi saniye saniye anlatırız hala.” pic.twitter.com/ct58EKYPUs
— DiasporaTürk (@diaspora_turk) June 13, 2017
“Herkes Berlin, Köln, Münih diye yaşadığı yeri söylerken ben Almanya işte deyip geçiyorum. Adını Tauberbischofsheim koymuşlar gel de söyle!” pic.twitter.com/9e6o4Q22wc
— DiasporaTürk (@diaspora_turk) June 10, 2017
“Herkesin ekmeği mutfakta dururken bizimki salon vitrininde duruyordu. Babamız öyle derdi, ekmeğin değerini bilen her şeyin değerini bilir.” pic.twitter.com/0ZVsfcbWdh
— DiasporaTürk (@diaspora_turk) June 4, 2017
“Bir kağıt parçasına bağlanırdım. Aylar öncesinden alırdım o bileti. Yer kalmayacak diye değil, günde bilmem kaç kez çıkarıp bakmak için.” pic.twitter.com/L2KIzOSU6R
— DiasporaTürk (@diaspora_turk) May 23, 2017
“İlk maaşımla eşime bir elbise almıştım. Daha iznime 9 ay vardı ama her akşam yurtta kimse görmeden açıp bakar sonra hemen bavula koyardım.” pic.twitter.com/oC4a2inE3r
— DiasporaTürk (@diaspora_turk) May 10, 2017
“Kimse demedi ki bu İsveç denen yer kutuplarda bir yerdir, aman kalın giyinin! İncecik ceketlerle inmişiz, ben diyeyim Kars, sen de Erzurum” pic.twitter.com/VXO8M08MEL
— DiasporaTürk (@diaspora_turk) May 6, 2017
“Babam bazen gececi, bazen gündüzcü olurdu. Eğer akşam evde çay demlenmişse anlardık ki babam gelmiş! Annem akşam çayı babasız olmaz derdi.” pic.twitter.com/17z3tyoljZ
— DiasporaTürk (@diaspora_turk) April 4, 2017
“Her pazar günü tren istasyonunda buluşuyorlardı. Belki tanıdık bir yüz, bir tebessüm ya da memleketten bir havadis. Tek aradıkları buydu.” pic.twitter.com/tGqq2dOCsd
— DiasporaTürk (@diaspora_turk) January 26, 2017
“2 ülkede birden yaşıyorum:
Sabah evden çıkarken aslında Türkiye’den çıkıyorum. Okuldayken Almanya’dayım. Ve akşam yine memlekete dönüyorum” pic.twitter.com/PMAdEMomgC— DiasporaTürk (@diaspora_turk) January 12, 2017