İlk Chatbotlarını İnşa Eden Pazarlamacılar İçin 3 İpucu

Chatbotlar son zamanlarda hak ettikleri popülerliği yakalamış durumda. Bu teknolojinin heyecan verici potansiyelini yansıtan pek çok örnek var. Donald Trump’ın ve Hillary Clinton’un chatbotlarının seçmenlere adaylar ile ilgili bilgileri yaratıcı yollarla sunması, bunlardan bir tanesi. Bir diğer örnek de, National Geographic’in Tina isimli tiranozor formundaki botu oldu. Bu bot, tarih öncesi bilgileri çocuklarla paylaşarak chatbot’lara sınıf içerisinde eğitici bir rol kazandırıyor.

Pazarlamacılar da doğal olarak bu yükselen teknoloji konusunda oldukça heyecanlılar; özellikle de etkileşimli ticaret için sunduğu imkanlar konusunda. Bu fırsat, maliyet açısından da oldukça uygun: Geliştirilmesi pahalı olan bir uygulamanın aksine, chatbotlar kusursuzca SMS ya da Facebook Messenger gibi mesajlaşma uygulamaları ile entegre edilebiliyor ve minimal yatırım ile birkaç hafta içerisinde geliştirilebiliyorlar.

Eğer ilk defa chatbot dünyasına atılmayı planlıyorsanız, başarılı bir bot yaratmak için göz önünde bulundurmanız gereken 3 ipucu var:

1. Entegrasyonun kullanıcı deneyiminde anlamlı bir rol oynayabileceği yeri belirleyin.

Chatbotlar etrafında dönen hengamenin sizi hipnotize etmesine izin vermeyin. Chatbotlar, mobil ticaretten müşteri ilişkilerine, farklı alanlarda fonskiyonellik gösterebilir. En iyi chatbotlar ise kullanıcıların ihtiyaçlarına hizmet edenlerdir.

Örneğin, chatbotlarının hafızaya sahip olması, özellikle tüketicilerin aynı ürün için sık ve tekrar eden siparişlerin verildiği alanlarda yarar sağlıyor. Chatbotlar sizi farklı cihazlar üzerinden de tanıyabiliyor, böylece kullanıcılar farklı cihazlarda da kaldıkları yerden devam edebiliyor ve tüm geçmiş etkileşimlerine ulaşabiliyorlar. Mesajlaşma zinciri ne kadar uzunsa, markalar daha çok içeriksel veriye ulaşabiliyor, böylece kullanıcıların ihtiyaç ve arzularına daha kolay adapte olabiliyorlar. İyi yönetildiği zaman chatbotlar en doğal seçim merkezi haline geliyor.

2. Botu etkileşimli hale getirin.

Chatbotların temel bileşenlerinden bir tanesi, müşteri ile konuşma yoluyla etkileşim kurmaları. Tam da bu yüzden pek çok kesim, chatbotları, mesajlaşma hizmetlerindeki yüksek aktivitesi göz önünde bulundurulduğunda, Y kuşağı ile iletişim kurmak için bir numaralı araç olarak görüyor.

Markalar, sosyal kanallara ve pazarlama kampanyalarına özel sesler ve rehberler oluşturmak için fazlasıyla yatırım yapıyor. Bir chatbot için geliştirilen marka sesi de bunun doğal bir uzantısı niteliğinde olmalı. Domino’s Pizza’nın başarılı Facebook Messenger chatbotu buna güzel bir örnek. Şirket botuna Dom adını koymuş, bu da ona hem markasal, hem de kişisel bir algı veriyor. Dom’un aynı zamanda birden fazla kişiliği ve harika bir espri anlayışı var.

3. Küçük başlayın, zamanla büyüyün.

Chatbotlar, markalara değerli dataya ulaşma ve o datayı kullanma imkanı sunduğundan dolayı, şirketler, doğal olarak olabildiğince fazla data muhafaza edebilecek bir bot yaratmaya meyilli oluyor. Ancak bu yaklaşım, genelde sınırlı veri ile sonuçlanıyor, çünkü yetersiz kullanıcı deneyimi yüzünden, çok az kişi botu kullanmış oluyor.

Chatbot teknolojisi hazır erken aşamalarındayken, chatbot havuzuna balıklama atlamayı planlayan markaların odağını daraltması gerekir. Algısı düşük bir bot oldukça sinir bozucu olabiliyor ve botların amacından şaşabiliyor. Bu nedenle basit başlayın ve zaman içerisinde veri temelinizi oluşturarak teknolojinin olgunluğu ile paralel olarak büyüyün. Böylece müşterileriniz de chatbotunuzu kullanırken kendilerini daha rahat hissedecekler.

Etiketler