Kuzey Buz Denizi’ni Geçmenin Bir VC’ye Girişimcilik ile İlgili Öğrettikleri

Yeni sınırlara ulaşmak, onları arayan maceraperestleri bulmaktan daha zor hale geldi. Ancak bu, onların var olmadığının bir göstergesi değil.

Bir sermaye girişimcisi olarak Kuzey Buz Denizi üzerinden bir kayık ile üç yetenekli takım arkadaşımla beraber çıktığımız çılgın yolculuktan düzenli olarak ders alıyorum. Yolculuk neredeyse biri öldürüyordu ve Guinness Rekorlar Kitabı’na girmemizi sağladı. Ancak her şeyden öte bu yolculuk, bir şirket kurma macerasına başlayan girişimciler ile pek çok paralellik bulunduruyordu.

Neden Kuzey Kutbu? Çünkü büyük bir şey yapmak istiyorduk. Farklı bir şey. Daha önce yapılmamış bir şey. Aynı zamanda bir etki de bırakmak istiyorduk. İçinde bulunduğumuz şartlar altında erimekte olan Kuzey Kutup buzullarına dikkat çekmek istiyorduk. Bu yüzden de bir sandal içinde bu hassas su gövdesini geçecek olan ilk insanlar olmaya karar verdik.

28 Ağustos 2012 tarihinde dünyanın en kuzey noktasında bulunan şehir Inuvik, Kanada’dan yola çıktık. Desteksiz, duraksız ve rekor kırmaya yönelik bir yolculuk eşliğinde Kuzey Kutup Denizi’ni geçecek olan ilk takım olmaya kararlıydık.

Takım arkadaşlarım Paul Ridley, Scott Mortensen, Neal Mueller ve ben 8 metre uzunluğundaki bu sandalda 41 gün geçirecektik. Boyutu itibariyle arkadaşlarım ve ben rowboatta otururken birbirimizden en fazla 2.5 metre uzaklığında kalıyorduk. Günde 24 saat olmak üzere 4 saat kürek çekip 4 saat dinlenirdik.

Yolculuk boyunca tabii ki pek çok zorlukla karşılaştık – tıpkı pek çok startupta olduğu gibi. Yolculuğumuza başladıktan 5 gün sonra su üreticimiz bozuldu. Sonradan öğrendik ki Kuzey Kutup Denizi’nde meydana gelen en büyük on üçüncü fırtınaya denk gelmişiz. Fırtına büyük ve yıkıcı dalgaları ile kayığımızı adeta dövdü.

Yolculuğumuzun tehlikeli olduğu şüphesizdi. Hatta bazı anlarda başaramayacağımızı ve öleceğimizi bile düşündük.

Ancak bilmediğimiz şeyi bilmiyorduk. Bu da bir işletme kurmakla çok benzer bir durum. İşe başlayana kadar bilmediklerinizi bilemiyorsunuz. Ancak tıpkı bizim gibi biraz şansla bu işi de başarmak mümkün.

Şimdi geriye baktığımda tam olarak bunun gibi anların maceranın tamamını bu kadar heyecanlı hale getirdiğini anlıyorum – her şeye değerdi.

Hala yolculuğumuzun ne kadar da pek çok startupı anımsattığı üzerinde düşünür dururum. Girişimciler için bu yolculuktan elde ettiğim derslerden bir kaçı şöyle.

1. En kötü anlarınızda yanınızda olmasını isteyeceğiniz bir takım kurun.

Bir takım oluşturmak ve birbirimizle uzun saatler boyunca yanyana çalışmak zorundaydık. O kalabalık sandalda, gerimizde kilometrelerce donuk su ve önümüzde susuz geçecek haftalar eşliğinde tek dayanağımız birbirimizdik.

2. Doğru kaynaklardan yeteri kadar sermaye edinin.

Bu girişimimiz için para toplamak zorundaydık. Bu zaman aldı, ancak birkaç büyük sponsor ve onlarca küçük sponsor ile keşif için 250.000 dolardan fazla yatırım alabildik – buna korunaklı kıyafetlerimizin maliyeti de dahil. Bazı durumlarda size ve vizyonunuza inanan birilerini bulmak 6 haftalık bir sandal yolculuğu kadar zorlu olabilir.

3. Daha önce çalışmadığınız kadar çok çalışmaya hazır olun.

Bazı durumlarda bilmediğimiz şeyleri bilmememiz bir avantaj oluyor. Kendiniz ortaya atıp daha önce kimsenin başaramamış olduğu bir şeyi başarmanız gerekiyor. İster tehlikeli bir sudan geçiyor olun, ister toplum yargısı önünde markanızı sergiliyor olun; her ikisi de adeta ölüm kalım meselesine dönüşebilir.

4. Başarısızlık korkunuzu geride bırakın.

Takımımız “Ya başaramazsak?” diye düşünüp endişelenirdi. Tabii ki bu durumda üstüne bir de “Ya hayatta kalamazsak?” endişesi ekleniyordu. Girişimciler de bir şirket kurarken aynı şekilde devasa belirsizliklerle baş etmek zorunda kalıyor. Buradaki hile, bir takım olarak bu korkularla yüzleşmek ve eğer düşecekseniz de ileri doğru düşmektir.

O zamanlar yapmak istediğimiz ancak yapamadığımız ve hala başarısızlık olarak gelen pek çok şey var. Ancak biz girişimciler böyleyiz. Her daim pozitif olmak ve kendimizi işimize fazlasıyla adamak zorundayız. Ve bazı durumlarda işler ters gidebilir. Böyle durumlarda bile bu küçük başarısızlıklar, başarının tamamı kadar önemli ve eğitici olabiliyor.

“Arctic” yolculuğuma geriye dönüp baktığımda, bir girişimci olarak startup serüveni bana çok daha az riskli geliyor.

20 kilo daha az, daha kalın bir sakal ve dünyaya bedel bir bakış açısıyla geri dönebildim.

Bu yazı girişimci Collin West tarafından entepreneur.com için kaleme alınmış, DigitalTalks ekibi tarafından çevrilmiştir.

Etiketler