Oyun Dünyasında Altına Hücum

Bu yazı konuk yazarımız Masomo & Admost, Kurucu Ortağı Erdem Yurdanur tarafından yazılmış ve aynı zamanda kendi kişisel bloğunda da yayınlanmıştır.

Bu yazının ana konusu oyun dünyasında son aylarda çok fazla konuşulan Play-To-Earn yani Oyna-Kazan sistemleri. Çünkü ben her türlü oyunun özellikle çocuklar için en iyi eğitim aracı olduğunu düşünen, bu nedenle dünyayı daha güzel bir yer yapmak için kullanabileceğimiz harika bir araç olduğuna inanan birisiyim.

Ama öncesinde yazının başlığındaki Altına Hücumdan kısaca bahsetmek istiyorum.

Altına Hücum

Altına Hücum, 1848-1855 yılları arasında, altın aramak için Osmanlı dahil dünyanın her yerinden Kaliforniya’ya 300 bin kişinin geldiği dönem için kullanılır. James W. Marshall adında birisinin kendi toprağında altın bulması ve bunun bir söylenti halinde yayılması ile başlayan bu dönem, insanlık tarihinde gerçekten çok ilginç bir deneyimin yaşanmasına neden olmuştur. (Wikipedia’da bu konuda çok güzel ve detaylı bir yazı var: https://en.wikipedia.org/wiki/California_Gold_Rush)

Bu süreçten bazı özet bilgiler paylaşayım:

  • O zamana kadar daha çok yerlilerin yaşadığı bu bölgede, zaten yerlilere karşı bir yok etme politikası varken, altın bulmak için gelen gözü dönmüş binlerce insan, yerlilerin topraklarını, toplu katliamlarla, yiyecek alanlarına ulaşımlarını engellemek ve açlıktan ölmelerine neden olmak dahil her turlu yöntemle hızla ele geçirdi. Para insanın gözünü bir kere döndürdü mü, ortada mantık, ahlak, etik, erdem gibi insani hiçbir değer kalmaz.
  • Kısa sürede bu kadar çok göç alan bölgede kanun namına da hiçbir şey olmadığından sadece vahşi batı kuralları geçerli oldu. Hırsızlık, gasp, adam öldürme, tecavüz, sahtekarlık gibi her türlü davranış normal karşılanır hale geldi.
  • Altın aramaya gelen bu madenci insanların, altın aramak için gerekli malzemeleri ve yemek içmek dahil her türlü insani ihtiyacını karşılamak için de bir tüccar sınıf oluşmaya başladı. Bu dönemin sonunda, aslında parayı madencilerin değil bu tüccar sınıfın kazandığı anlaşıldı.

Daha fazla uzatmak istemiyorum, internette bu konuda çok yazı var, biraz araştırma yapmanızı öneririm, çünkü yazının devamında bahsedeceğim konuyla çok paralel bir dönem olduğunu düşünüyorum.

Oyna-Kazan (Play-To-Earn) Sistemleri

Son zamanlarda hem oyun sektöründeki tecrübem hem de bu konuda çok sayıda yatırımı olan bir melek yatırımcı olmam nedeniyle, Oyna-Kazan konusunda bana fikir soran ya da benden yatırım isteyen çok sayıda insan oldu. Neredeyse birbirinin kopyası olan ama her biri kendisinin diğerlerinden farklı olduğunu iddia eden bu fikirlerin aslında hepsinde ayni olan mantığını kısaca şu şekilde özetleyebilirim:

  • Bir oyun içinde insanlar oyun oynadıkça o oyuna özel, blockchain üzerinde çalışan kripto paralar kazanıyorlar.
  • Bu kripto paraları kazanan oyuncular, isterlerse o oyun içinden çeşitli sanal ürünleri NFT sistemi üzerinden satın alabiliyor.
  • Bu kripto paraları isterlerse ve alıcı bulabilirlerse bir pazar yerinde başka insanlara satabiliyor. Yani aslında yeni bir alt kripto para yaratılmış oluyor.
  • NFT sisteminde aldığı sanal ürünleri de yine alıcı bulabilirse başka insanlara satabiliyor.

Tüm Oyna-Kazan sistemlerini çok basit farklılıklar içerse de bu 4 madde ile rahatlıkla tanımlayabiliriz.

Benim internet sektörüne ilk adım attığım 1999 yılından bu yana kullanıcısına para kazandırmaya çalışan birçok sistem denendi ama bugüne kadar tutan ve hala yaşayan tek bir sistem bile görmedim. Örneğin, reklam gelirlerinin bir kısmını kullanıcıları ya da içerik sağlayıcıları ile paylaşmayı vaat eden, bu sayede de kullanıcıların daha çok reklam görmeye çalışacağını düşünen sistemler geliştirildi. Oyna-Kazan gibi İzle-Kazan, Tıkla-Kazan, Paylaş-Kazan gibi isimlerle çıkan bu sistemler, kullanıcılarına daha çok reklam görmesi, tıklaması ya da paylaşması için bir nevi rüşvet teklif etti. Ama en temelde sistemin ekonomik kurgusu yanlıştı. Sitenin toplam reklam geliri, kullanıcı sayısına bölündüğünde kişi başı gelir o kadar küçük kalıyordu ki, kullanıcılar bu kazanca değmeyeceğini düşünüp reklam izlemeyi, tıklamayı ya da paylaşmayı hemen bırakıyorlardı. Zaten bu şekilde yapılan reklamın etkinliği reklam verenleri de mutlu etmediği için onlar da bu tip sistemlere reklam vermeyi kestiler. Sonuçta ortada zaten herkese yetecek kadar paylaşılacak para olmadığı anlaşıldı.

Şimdi çok benzer bir sistem oyunların içinde Oyna-Kazan olarak geliştiriliyor ve bu oyun sektöründe büyük bir devrim olarak sunuluyor. Gerçekten de Oyna-Kazan sistemlerinin çok önemli bir farkı var, çünkü bu defa oyun oynayan kullanıcılara oynadıkça verilen para oyunun kullanıcılarından ya da reklamlardan kazandığı gerçek para değil, oyun firması için maliyeti de değeri de sıfır olan kripto paralar.

Peki başta sıfır olan bu değer nasıl artıyor? Bu kripto paraları oyun oynayarak kazanan insanlar, aynen bitcoin ya da alt kripto paralar gibi, o oyunun kullanıcısı olsun ya da olmasın, bu kripto paraların fiyatının yükseleceğine inanan başka insanlara sattıklarında değer oluşuyor. Kimse bu kripto paraları almazsa değeri de sıfır olarak kalıyor doğal olarak.

Birileri değerin artacağına inanıp da satın almaya başladığında nur topu gibi yeni bir alt kripto para doğmuş oluyor. Tabii oyun firması bir yandan kripto para basmaya ve oyun oynayan kullanıcılarına bunları dağıtmaya devam ediyor. Yani bugün nasıl bitcoin kazanmak için mining yani madencilik yapan binlerce insan var, bu oyunları oynayarak kripto para kazananlar da aslında sisteme daha çok kripto para girmesini sağlamak için madencilik yapıyor. Muhtemelen güven vermek adına en baştan basılacak kripto para sayısının sınırlı sayıda olduğunu ilan edecekler ama gerçekte kimde ne kadar olduğunu kimse bilmeyecek. Adi üstünde kripto para, kullanıcıların gerçek kimlikleri her zaman gizli olacak.

Sisteme gerçek para, bu kripto paraların değerinin artacağına inanan insanlar tarafından yani oyun dışından sokulmuş olacak ve nasıl bitcoinde erken girenler sonradan girenlerin parası ile zenginleşiyorsa, bu kripto paraları elinde bulunduranlar da sonradan gelenlere daha pahalıya satarak zengin olmaya çalışacak. Ta ki artık birileri daha pahalıya satılamayacağını anlayıncaya kadar.

Ayrıca oyun içindeki sanal ürünleri NFT ile sahiplenen kişiler de, aynı şekilde bu ürünleri oyun içindeki pazar yerinde başka oyunculara kripto parayla ya da gerçek parayla satabilecek. Örneğin bir oyuncu belki aylarca oynayarak geliştirdiği sanal bir karakteri, parası olan ve oyunu daha yeni oynayan başka birisine yüksek bir paraya satabilecek. Tabi bu satışlardan oyun firması da komisyonunu alacak. Herkes para kazanıyor, ne müthiş bir sistem!

Kulağa çok hoş gelen bu sistemin en büyük sorunu fiyatların hep yukarıya çıkacağı varsayımıdır. Fiyatlar yukarı çıktıkça sistemi sorgulayan bir kişi bile çıkmaz, çünkü herkes mutlu mesut para kazanıyor, sisteme en son girenler de para kazanacağı umudu ile mutlu olmaya devam ediyor. Bu aşamada değirmenin suyu nereden geliyor diye sormanın ne alemi var? Dananın kuyruğu ise, artık yeteri kadar alıcı olmayıp fiyatlar düşmeye başladığında kopacak ve elinde kripto paraları ve NFT ürünler kalan insanlar çok mutsuz olacaklar. O noktada her ponzi sisteminde olduğu gibi mutsuzların sayısı mutlu olanlardan çok daha fazla olacak. Çok sayıda mutsuzun parası az sayıda mutlunun cebine transfer edilmiş olacak.

Burada dönen ticaretten kar elde eden kişilerin vergi ödemesi de gerekli tabii ki, o da daha çok beyan usulü olacak muhtemelen. Ama banka kayıtları üzerinden de vergi incelemesi olması çok mümkün tabii. Konunun vergi ya da diğer yasal sorunları ayrıca başka bir yazının konusu olabilir, konuyu dağıtmamak adına burada bırakıyorum bu konuyu.

Şu anda bu şekilde çalışan çok başarılı oyunlar var ve birçok insan hayatını bu şekilde kazanıyor. İşinden istifa edip, bütün gün oyun oynayıp hem kripto para kazanan hem de karakterlerini ya da diğer sanal ürünlerini geliştiren ve bunları diğer oyunculara pazarlayan insanların hikayelerini okuyoruz başarı hikayesi olarak. Örneğin Axie Infinity Shards (AXS) isimli oyunun Ethereum Blockchain üzerinde çalışan AXS adındaki kripto parası en fazla 270 milyon adet olabilecek ve bunun şu anda 60 milyon adedi piyasada. Tanesi marketlerde bu yazıya başladığım 17 Kasım 2021 itibariyle $135’ten işlem görüyordu, 18 Kasım’da $124’e düştü ve piyasadakilerin toplam değeri 17 Kasım’da 8 milyar doları geçmişken, 18 Kasım’da 7,5 milyar dolara düşmüş durumda. Yani 500 milyon dolar bir günde yok oldu. Yarın $150 da olabilir, $100 dolar da, aynen rulet masasında bir sonraki turda kırmızı ya da siyah geleceğini kimsenin bilmemesi gibi. Şu linkten Oyna-Kazan sistemleri ile dağıtılan kripto paraların değerini vs. görebilirsiniz: https://coinmarketcap.com/view/play-to-earn/

Kripto Paraya Hücum

Axie Infinity oyununun bu başarısı aynen 1848’deki Altına Hücum gibi bir ortam yaratmış durumda. Bir oyunun içinde yaratılmış bir kripto paranın çok kısa sürede bu kadar büyük başarı yakalayıp milyarlarca dolar değerinde bir pazar oluşturması birçok insanın aklının alacağı bir şey değil tabii.

Bu başarıyı gören ve sistemin aslında çok basit bir yapısı olduğu için kendisinin de bunu kolaylıkla tasarlayabileceğini düşünen yazılımcı birçok genç de eline kürek alıp Kaliforniya’ya koşanlar gibi bu alana koşuyor.

Öncelikle oyun oynayarak kazanılan bu kripto paraların değeri serbest piyasa ekonomisinin bir numaralı kuralı olan arz/talep dengesi ile belirlenir. Bir malın fiyatını artıran şey ona olan talebin arzından daha fazla olmasıdır. Fiyat, arz/talep dengesini de belirler. Fiyat arttıkça bir süre sonra talep azalmaya ve dolayısıyla fiyat daha yavaş artmaya, talep daha da azalınca düşmeye, fiyat düştüğü için oluşabilecek bir panikte fiyatlar çok daha hızlı aşağıya gider. Talebin arzdan daha fazla olacağı fiyata kadar bu düşüş devam eder. Eğer güven kaybı tamamen yok olursa fiyat sıfıra kadar inebilir.

Sonuçta hiçbir sistemde fiyatlar sonsuza kadar sürekli artamaz. Fiyatın düşmeye başladığı noktada da sisteme en son girenler sisteme erken girenlere para transfer etmiş olur. Tüm kripto para sistemleri zaten bu mantıkla çalışmaktadır bugün.

Axie Infinity gibi başarılı oyunların varlığı, benzer bir Oyna-Kazan sistemini kuran her oyunun geçici de olsa aynı başarıyı yakalayacağı garantisini vermez. Nasıl bugün piyasada var olan belki 1 milyon oyundan en fazla %1’i iyi para kazanır haldeyse, bu tür Oyna-Kazan sistemleri kurup da para kazanacak oyun sayısının çok daha az olacağını düşünüyorum. Çünkü oyunlar ne kadar çok kendi kripto paralarını dağıtsa da, yani arz tarafını halletseler de, o kripto paranın değerini artıracak olan talep tarafını artırmak, yani insanların gerçek para verip kripto para alması, oyun firmasının elinde olan bir şey değildir. Gerçek para her zaman hareketin yoğun olduğu yani kolay al-sat yapılacak yerlere gidecektir. O yüzden Oyna-Kazan sistemi ile para kazanacak oyun sayısının çok sınırlı sayıda kalacağını düşünüyorum. Başarılı olan oyunlar sahiplerine çok büyük paralar kazandırsa da onların da ömrünün kısa olacağını ve o noktada birçok insanı çok üzeceğini düşünüyorum.

Oyun – Etik

Buraya kadar işin ekonomisi ile ilgili görüşlerimi yazmaya çalıştım. Ama ben oyunların para kazanmak için oynanması konusundan konsept olarak daha çok rahatsızım ve biraz da bu konuyu açmak istiyorum. Çünkü bizi asıl bekleyen tehlikenin maddi değil etik olduğunu düşünüyorum. Bloğumda bundan bir önceki yazımı okumadıysanız onu da okumanızı tavsiye ederim, çünkü bu noktadan sonra yazacaklarım biraz o yazının içeriği ile örtüşüyor, linkini buraya bırakayım: https://erdemyurdanur.com/2021/11/12/metaverse-ve-biricik-dunyamiz/

Ben oyun oynamayı her zaman çok sevdim. Kendimi bildim bileli oyun oynarım. Oyun tasarlamayı da çok sevdim, hatta Beygir.com sitesinde benim tasarladığım oyunları binlerce kişi 15 yıldan fazla oynadı. 2000 yılındaki ilk Altın Örümcek’te En iyi Oyun Kategorisinde birinci de seçildik bu oyunlarla. Oyun benim için öncelikle güzel ve kaliteli zaman geçirme, eğlenme, öğrenme, kendimi geliştirme, sosyalleşme, paylaşma, rekabet, heyecan gibi daha birçok insanca ve zevkli kavramı ifade ediyor. Birileri bana para verecek ya da ben para kazanacağım diye zevk almadığım bir oyunu oynamayı düşünemiyorum bile. Sevdiğim bir oyunda bile para kazanmanın ana amacım olması düşüncesi beni rahatsız ediyor. Hayatımda para kazanmayı düşünmediğim hiçbir yer olmayacak mı?

Bana ters geliyor olması tabii ki çok kişisel bir durum. Bundan zevk alacak da bir sürü insan olduğuna eminim. Yaptığı işi sevmeden yapan bir sürü insan için oyun oynayarak para kazanmak fikri çok cazip görünebilir. Bunu zorunlu olduğu için yapacak bir sürü insan olduğuna da eminim. İşsizliğin tavan yaptığı bir dünyada yaşıyoruz ve bu şekilde para kazanmak fikri de bir sürü insan için hayat kurtarıcı olabilir.

Ama bunlara rağmen bir oyunu oynamanın ana motivasyonun para kazanmak olmasını özellikle çocuklarımız için çok tehlikeli buluyorum. Yukarıda linkini verdiğim önceki yazımda da bahsettiğim gibi, günümüzde paranın en değerli kavram haline gelmesi dolayısıyla insanlığın yaşadığı sorunlar ortadayken, çocuklarımızı belki de en etkili şekilde eğitme şansımız olan oyunları, onlara paradan daha değerli kavramlar olduğunu öğretmek için kullanmak yerine, tam tersine en değerli kavramın para olduğunu daha da pekiştirecek şekilde sistemler geliştirmenin insanlığın kendi ayağına kurşun sıkması olarak görüyorum.

Hatta oyun oynayarak gerçek para değil, kripto para kazanmaları ve bunları da kripto marketlerde alıp satarak gerçek paraya çevirmeye çalışmaları, bu çocukları kumardan hiçbir farkı olmayan bir dünyaya hazırlamak olarak yorumluyorum.

Para kazandığı için anne babasının takdirini kazanan çocuklar, hayatın amacının, sevilmenin koşulunun da para kazanmak olduğunu öğrenecekler. Sistem göçüp de para kaybettiklerinde de tam tersine, anne babalarının takdirini ve sevgisini kaybeden, kendilerine güvensiz, sorunlu bireyler olacaklar. Her iki durumda da hayatlarına paradan başka bir anlam yükleyemeyen, mutsuz bir nesil ortaya çıkacak.

Sonuç

Benim bu kaygılarımın para hırsıyla yanıp tutuşan girişimcilerde en ufak bir etki yaratacağını sanmıyorum, umarım yanılırım. Hatta birçoğu bu yazı çıkarlarına dokunduğu için bana ciddi tepki de göstereceklerdir muhtemelen. Para hırsı Kaliforniya’da yerlileri katletmeye kadar götürmüşken insanlığı, burada çocukları kumarbaz ve para odaklı olarak yetiştirmek hafif bile kalacaktır birçok insana.

Ama bu oyunları oynayacak kişiler, en azından sizler, hem kendinizi hem çocuklarınızı bu tehlikeden uzak tutmalısınız. Hayatin sadece para olmadığını, oyun oynamanın para kazanmaktan çok daha güzel ve değerli olduğunu, birbirinin parasını alarak kazanılan paranın para kazanmak bile sayılamayacağını, para kazanmanın daha dürüst, temiz ve tüm dünyaya katma değer sağlayacak başka yöntemleri olduğunu, hem kendinize hem çocuklarınıza hatırlatmanızı temenni ediyorum. Para odaklı olmayan başka harika oyunlar var, onları oynayan çocukların gelecekte mutlu, huzurlu ve anı yaşamaktan keyif alan sevgi dolu insanlar olacağına inanıyorum.

Yazımı çok ünlü bir Kızılderili atasözü ile bitirmek istiyorum: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

Etiketler