Mekanik Kuğulardan, Endüstriyel Robotlara: Londra Bilim Müzesi’ndeki Robotlar

Londra Bilim Müzesi’nde, 8 Şubat ile 3 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek yeni robot sergisi dikkat çekici bir manzarayla başlıyor: nazikçe etrafındaki havayı kavrayan duvara sabitlenmiş bir bebek. Ancak bu robotun arkasına doğru geçtiğiniz takdirde sırtından çıkıp motorların ve akülerin kompakt makinesine doğru uzanan çok miktarda kabloyu görüyorsunuz. Bu performans teması (ve yanılgısı) sergi boyunca mevcut; kolektif hayal gücümüzde önemli bir yeri olmasına rağmen, robotlar olmasını istediğimiz kadar yetenekli olamadı.

Koleksiyon; 16.,17. ve 18. yüzyılların robotları ile başlıyor: yaylar ve saat düzeneği ile çalışan mekanik modeller. Dua eden keşiş, dışkılayan ördek ve 1773’te yapılmış ve 2000’den fazla hareketli parça bulunduran muhteşem gümüş kuğu da bunların arasında. Kurulduğunda ve etkin hale getirildiğinde (ki bu, mekanizmanın hassaslığından dolayı günde sadece bir kere oluyor) kuğu, önündeki cam göletten gümüş bir balık yakaladığı 30 saniyelik zarif bir pandomim sergiliyor. 1867’de kuğuyu gören Mark Twain şöyle yazmıştı: “Harekinde canlı bir zarafet ve gözlerinde yaşayan bir zeka vardı.”

Bu biraz saf görünebilir fakat insanlar her zaman robotların potansiyeline inanmaya hazır. Sergideki bir sonraki oda, robotların büyük bir önem taşıdığı, parlak ve ihtişamlı olduğu 20. yüzyıla ithaf edilmiş. Burada, insanların makinelerin kölesi olarak çalıştığı ve akıl almaz eşitsizliklere maruz kaldığı bir endüstri dünyasını anlatan Fritz Lang’ın 1927 klasiği Metropolis filminden Maria bulunuyor. Ayrıca, kendi parti numarası için teneke kutuları ezen ve “bir düzine Samson gücünde” olan 2 buçuk metrelik robot Cygan (veya “Gygan”) de burada.

Sonraki iki oda ise güçlerinden çok robotların duyusal zekası ve duyarlılığına odaklı. Baxter (montaj hatlarında insanlara yardımcı olması için geliştirilmiş 2 kollu bir robot) ve Pepper (insanların duygularını “okuyabilen” ve hizmet sektöründe çalışması için geliştirilmiş, insanlara yardımcı olan ve onları yönlendiren bir robot) dahil, daha yakın zamanda geliştirilmiş robotlar burada bulunuyor. Hepsinden daha ürkütücüsü de düz beyaz plastikten yapılmış esasen bir gövde olan “telepresence” robotu Telenoid. Aslında sevdiklerinizle konuşmak için kullanılması gerekiyor ancak parlak sarı bir kanepenin ortasında tek başına hareketsizce oturan bu robotun pek arkadaş canlısı göründüğü söylenemez. Gözlerinde gördüğümüz bu şey yaşayan bir zeka mı? En azından çalışır konuma getirilmediği takdirde kesinlikle değil.

Serginin başında bulunan gerçekçi bebek
Bebeğin arkasında bulunan bağlantı kabloları
1773’te yapılmış Gümüş Kuğu

Metropolis filminden Maria

Cygan – soldan ikinci robot

Bu robot resepsiyonist olması için tasarlanmış ve konuştuğunuzda algılayarak olduğunuz yere doğru bakabiliyor.

Nexi hareket edebiliyor, nesneleri tutabiliyor ve basit duygu gösterimleri yapabiliyor.

Japonya’dan Lodomoroid’in sınırlı işlevleri bulunuyor, kollarını hareket ettirebiliyor ve haberleri okuyabiliyor.
Telenoid
Pepper
Robots like Baxter are being used in factories today alongside humans. It can learn tasks and adapt to its immediate environment.
Baxter gibi robotlar fabrikalarda insanların yanında çalışmaları için kullanılıyorlar. Görevler öğrenebiliyor ve çevrelerine uyum sağlayabiliyorlar.
Etiketler