Forbes yazarlarından Curtis Silver, köşe yazısında otonom araçlar sonrasında ulaşım altyapısında ne gibi değişikler yaşanabileceğini irdeledi.
Oldukça kötümser ve bir nevi Şeytanın Avukatı ruhlu biri olarak gelecek teknolojilerin beta versiyonları ünlülerin kırmızı halı kıyafetleri gibi övgü toplarken hiçbir şey yapmadan oturmak benim için gerçekten çok zor. Otonom araçlar ulaşımın geleceği, bu konuda bir tartışmaya girmeyeceğim. Teknoloji medyası ve tüketici mantığı robot pizza teslimat hizmetlerinden çok daha fazlasının söz konusu olacağı bir dünya resmediyor ancak henüz deneme aşamasındayız. Gerçekten de yapay zekayla donatılmış otonom araçların günümüz altyapısına ve yaşantısına tüm uyuşmazlıklar gözden geçirilmeden entegre edilmesini istiyor muyuz?
Bu uyuşmazlıklar, otonom araçlar gerçek dünyayla karşı karşıya kaldığında yavaş yavaş mı düzeltilecek ya da daha da önemlisi gerçek dünyaya ne olacak? Google halihazırda kazalarla ilgili veri toplamaya başladı ve Morgan Stanley otonom araçların insanlardan çok daha az kazaya neden olacağına ve bize milyonlarca dolar kazandıracağına inanıyor. Gelecek teknolojilerle ilgili bu sorgusuz sualsiz iyimserliği koruyarak otonom araç gerçeklerine ve geleceğimizi nasıl değiştireceklerine dair düşünmeye başlamamız gerekiyor. Dünyaca ünlü yazılım şirketi SAP’de Digital Futures Global Bölüm Lideri Dan Wellers tam da bu konuyla ilgilenerek geçimini sağlıyor.
Skype üzerinden yaptığımız konuşmada Wellers bana, “ İnsanlar çoğunlukla tasarruf edilebilecek yaşam, zaman ve paraya odaklanmış durumda ve bu abartılı reklamın tek sorumlusu bu inanış. Bu düşünceler muhtemelen doğru ancak hayatımızda değişecek pek çok şey bulunuyor. Yaşadığımız yerler, otomotiv tasarımlar ve ulaşım olanakları gibi…
Konuşmamız sadece yapay zeka ile donatılmış araçların karşılaşacağı zorluklar çevresinde şekillenmedi aynı zamanda halkın pek de hakim olmadığı ekonomik ve altyapısal uyuşmazlıkları da konuştuk. Arabalara o kadar çok odaklanmış durumdayız ki büyük resmi göremiyoruz ve otonom araçlar sebebiyle değişmek zorunda kalacak endüstri kollarını göz ardı ediyoruz.
SAP’nin Digital Futures (Dijital Gelecek) ekibinin ilk araştırma projelerinden biri toplum ve işletmeler üzerindeki etkisinden ileri gelen otonom araçlardı. Örneğin otonom araçlar normal araçların ihtiyaç duyduğu lüks ve tasarım elementlerine ihtiyaç duymayabilir. Tasarımlarında olduğu gibi camlara veya gidiş yönünde yerleştirilmiş koltuklara gerek olmayabilir.
Araçların içinde geliştirilmek için hazır olan bir yığın iş fırsatı doğacak. Araba sürmek yine bir deneyim olacak ancak sürüş deneyimi söz konusu olmayacak. Ailelerin sürekli övdüğü ülkeyi boydan boya geçerek yapılan o meşhur tren yolculukları gibi araç sürücüleri de interaktif teknolojilerle donatılmış bir sürüş deneyimi yaşayacak.
Wellers geleceğin internete bağlı araçlarıyla ilgili biraz daha detaylı açıklamalarda bulundu. “ Bir araç, içerisinde bulunanın deneyimi ve araç içi işitsel, görsel ve ticari fırsatlar sunması anlamına gelecek. Araçta bulunan sensörler sizin o alanda adeta kapana kısılmış olduğunu anlayacak ve size tanıtım materyalleri sunacak. Araç şirketleri bu süreyi optimize etmek için orijinal malzeme üreticileri, medya şirketleri, yazılım firmaları ve arama motorlarıyla ne şekilde çalışacak?
Bu zamanımızı reklam üstüne reklam görerek geçireceğiz. Özellikle de Wellers’ın talebe dayalı araçlar teorisi gerçekleşirse. Zira ne zaman ve ne tür bir araba istesek bize bu imkanı sunan bir hizmet varken neden otonom araç sahibi olmak isteyelim ki?
Wellers araçların ihtiyaca dayalı bir sistemle hizmete sunulabileceğine inanıyor. Örneğin büyük bir markete gittikten sonra ticari bir araç gelirken daha ufak bir dükkana giderken Mini Cooper modelinde bir araba ayağınıza gelebilir. Yani söylemek istediğim şu ki “Bugün ne tür bir arabaya ihtiyacım var?” sorusunu sormakta özgür olacaksınız. Elbette araç kullanmayı keyiften ziyade bir gereklilik olarak görüyorsanız. Bir Aston Martini’niz varsa orasını bilemeyiz.
Araba kullanmaktan zevk alın veya almayın hepimiz bunca zamandır otonom araçlar konusunu romantikleştirip duruyoruz. Trafik işaretleri ve yol işaretçileri gibi basit şeyleri unutuyoruz. Otonom araçlar, yol inşaatı işaretçileri veya bu işaretçiler çalışmadığında trafiği yönlendiren trafik polisleriyle karşı karşıya kaldığında ne olacak? Ya da bir trafik ışığının arkasından yansıyan keskin ışık aracın kamerasını kör ettiğinde? Bazıları yapay zekanın trafik şablonunu izlemesiyle çözümlenirken bazıları için altyapının ve trafik işaretlerinin yeniden yapılandırılması gerekecek.
Peki ya sigorta endüstrisi ne olacak? Mali sorumluluk sigortalarını bir düşünsenize. Arabanız sizi içki gitmeye götürecek. Peki ya sonra?
Otonom araçlarla insanların ihtiyaç duyduğu yollar, trafik şablonları veya park yerlerine gerek olmayacak. Özellikle de aracın direksiyonunda bir insan oturmuyorsa. Wellers, “ Los Angeles’ın yüz ölçümünün yarısı park alanı, yol ve çevreyolu gibi ulaşım hizmetlerine ayrılmış durumda. Bunca boş alanı ne yapacağız? Trafiksiz bir çevreyolu düşünebiliyor musun? Los Angeles’ta bu durumda koskoca çevreyolunun yerini tek şeritli ufak bir yol alacaktır. Otonom araçlar trafikte bekleyen gergin sürücüler gibi geniş yollara ihtiyaç duymayacak.” diyor.
Otonom araçlara ilişkin iyimserlik ne boyutta olursa olsun, bu tür bir geleceğe sahip olmayı ne kadar istersek isteyelim altyapı mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Elbette pek çok inovasyon gibi otonom araçlar da değişimi beraberinde getirecek. Örneğin İsrail, Mobileye gibi teknolojileri destekleyerek değişime kucak açıyor. Nevada, test yollarıyla dolmuş durumda. Diğer eyaletler de otonom araçlar için yönetmeliklerle ilgileniyor.
Sorulması gereken soru ise şu: “Dünya otonom araçlar için hazır mı?”
Belki evet, ancak teknoloji şirketleri için bir sürü imkan sunan değişik endüstrilerde yapılacak hala çok iş söz konusu.